Büyüleyici Bir Fransız Mimarisi: Palais Garnier

Palais Garnier

Palais Garnier

32 dk'lık okuma
642 kişi okudu

Fransa’nın başkenti Paris’in dünyaca ünlü opera binası olan Palais Garnier, 1875 yılında inşa edilmiştir. Paris metrosunda bina için bir istasyon yapılmış ve opera ismi konulmuştur. Yapının mimarı, binaya ismini de veren Charles Garnier’dir. Fransız Tarihi Anıtlar listesinde yer alan yapının önünde bulunan meydan, günümüzde şehrin en ünlü turistik noktalarından biridir. Palais Garnier, 1989 yılına kadar Paris’in ana opera salonu olarak kullanılmıştır. Opera de Paris Bastille açıldıktan sonra ise daha çok kent belleğini temsil eden gösteriler ve toplantılar için kullanılan Palais Garnier’de günümüzde ağırlıklı olarak bale gösterileri düzenlenmektedir. 

Palais Garnier’in Etkileyici Öyküsü

Palais Garnier, Kral Louis XIV’in 1660’ların sonlarında kurmasından bu yana Paris Operası’na ev sahipliği yapan on üçüncü tiyatro olarak bilinmektedir. Bu görkemli yapı, Baron Haussmann tarafından yürütülen kapsamlı “Paris Yeniden” projesinin bir parçası olarak, III. Napolyon’un emriyle inşa edilmiştir. 

III. Napolyon, 1848 ile 1852 yılları arasında Fransa’da cumhurbaşkanlığı yapmıştır. Bu yıllarda planladığı darbeyle cumhuriyeti yıkarak, imparatorluğunu ilan etmiştir. 14 Ocak 1858 tarihinde bir grup İtalyan ayaklanmacının III. Napolyon’a düzenledikleri suikast girişiminin neticesinde 150 kişi yaralanmış, 8 kişi ise hayatını kaybetmiştir. Bu suikast girişiminin yapıldığı noktanın yakınlarında bulunan ahşap eski opera binası ise yanarak çok büyük hasar almıştır. Suikast girişiminden eşiyle beraber yara almadan kurtulan III. Napolyon, bu talihsiz olayın üzerine Baron Haussman’ın inşa projesinden yararlanarak, eski opera binasının yerine bir yenisinin yapılmasına karar vermiştir. Palais Garnier, Paris’in yeniden yapılanmasında ve günümüzdeki haline gelmesinde büyük katkıları olan III. Napolyon’un, bu şehre yapmış olduğu en güzel katkılarından biri kabul edilmektedir. 

1860 yılının aralık ayında opera binasının mimarını seçmek adına bir yarışma düzenlenmiştir. Bu yarışmanın jüri başkanlığını ise Napolyon Bonapart’ın oğlu Prens Walewski yapmıştır. Yarışmaya ise 171 mimar katılım sağlamıştır. Kazanan ise 36 yaşındaki genç Mimar Charles Garnier olmuştur. Mekan, yaklaşık olarak 14 yıl içinde inşa edilmiş ve 5 Ocak 1875 tarihine gelindiğinde yapımı tamamlanmıştır. Palais Garnier, aynı zamanda Charles Garnier’in ilk profesyonel işi olarak bilinmektedir. 

Paris’in En İhtişamlı Yapılarından Biri Olan Palais Garnier

Gustave Eiffel ile yakın arkadaş olmasına rağmen ünlü mimar, demirden nefret etmiş ve Palais Garnier’in balkon, avize, ayna, merdiven gibi bölümlerinde hiçbir masraftan kaçınmayıp altın kullanmıştır. Zaman içerisinde “Paris Operası” ve “Garnier Opera Binası” gibi farklı isimlerle de anılmış olan Palais Garnier, Paris’te eklektik mimarinin sembolü niteliğini taşımaktadır. Mekan, 16 Ekim 1923 tarihinde Fransız Tarihi Anıtlar listesine eklenmiştir. Eklektiğin yanında Barok mimarisinin izlerini de barındıran yapının çevresinde neredeyse hiç ağaç bulunmamaktadır. Bunun nedeni ise suikast girişiminin bir ağacın tepesi üzerinden gerçekleştirildiğinin düşünülmesidir. 

Bazı söylentilere göre III. Napolyon, benzer bir olayın bu binaya da zarar vermesini istemediği için Palais Garnier’in yakınlarına özellikle ağaç diktirmemiştir. Binanın merdiven kısmında bulunan semender heykelciğinin ise yangına karşı yapıyı koruyan bir uğur tılsımı olduğu düşünülmektedir. Bunun yanı sıra binanın Prusya savaşlarından kalma bir hapishane ile sarnıçlarla kontrol altına alınan bir yeraltı gölünün üzerine inşa edilmiş olduğu da bilinmektedir. Bu göl, 1861’de bodrumun yapımı sırasında inşaat işçilerinin bölgeyi çok derin kazmaları ve suyun yerin altından yükselmesi sonucunda ortaya çıkmıştır. 

Operanın inşaat süresinin uzamasına da neden olan ve yapının alt bölümünde konumlanan bu küçük göl, Gaston Leroux’un Türkçe anlamı Opera’daki Hayalet olan “Phantom of the Opera” gösterisine ilham kaynağı olmuştur. Bazı insanlar da bir zamanlar burada yüzü olmayan bir adamın yaşadığına inanmış ve bu muhteşem sanat eseri Phantom of the Opera, hikayesini konumlandığı bölgeden almıştır. 

Nefes kesici bir güzelliğe sahip olan Palais Garnier, aynı zamanda içerisinde Opera Kütüphane Müzesi olarak da bilinen Fransa Milli Kütüphanesi’ni de barındırmaktadır. Kütüphane bölümü, yapının kalan kısmıyla tezat oluşturacak şekilde tasarlanmıştır. Bu kısım, ahşap döşemelerin ve rafların hâkim olduğu son derece sade bir bölümdür. Tiyatro tarihinin 300 yıllık geçmişine ait arşiv kaydının bulunduğu kütüphanenin müze galerisi bölümünde ise oldukça zengin bir resim ve fotoğraf koleksiyonu mevcuttur. 

Palais Garnier’in uzunluğu 172, genişliği ise 124 metre olup bu özelliği ile Avrupa’nın en büyük tiyatrosu olarak bilinmektedir. Döneminin en ihtişamlı yapılarından biri olan bu bina, kraliyetin gösterişe düşkünlüğünün bir göstergesi sayılmaktadır. Charles Garnier, binayı 73 heykeltıraş ve 14 ressamla birlikte yapmıştır. Binanın özellikle opera salonu bölümünde dönemin karakteristik renklerinden olan kırmızı ve altın kullanılmıştır. 

Palais Garnier’in ön cephesi, diğer kısımları gibi heykellerle donatılmış ve bu eserin mimarı olan Charles Garnier için de alana bir büst yapılmıştır. Bu büst sayesinde mimarın anısı ölümsüzleştirilmiştir. Yapının en üst kısmının etrafındaki detaylar ve süslemelerde kullanılan heykellerin birçoğu da altın kaplama yapılarak, daha canlı ve zengin bir görünüm elde edilmiştir. Binanın iç kısmı gibi dışı da her detayıyla başlı başına bir sanat eseri niteliğindedir. Burası aynı zamanda görsel bir şölen sunmaktadır. 

Palais Garnier’in Zengin Mimarisi

Palais Garnier’in içerisine girildiğinde ilk olarak göze çarpan büyük merdiven, kenarlarındaki şamdan tutan heykeller ve tavanındaki ince işçiliğiyle ziyaretçileri mekana adım attıkları anda büyülemektedir. 32. Osmanlı Padişahı Abdülaziz’in de bir zamanlar burada opera seyrettiği bilinen detaylar arasındadır. Binanın ana cephesinin sol tarafında da turistik geziler için ayrılmış olan bir giriş bulunmaktadır. 

Palais Garnier’in şüphesiz en etkileyici bölümlerinden biri olarak da bilinen Grand Foyer, Türkçe anlamıyla Büyük Fuaye, ziyaretçilerine Versay Sarayı’nın aynalı salonunun küçük bir versiyonunu anımsatmak için tasarlanmıştır. Kristal avizelerle süslenmiş olmakla kalmayıp, altın sarısıyla da donatılmış bu bölüm, tavan resimleri ve heykelcikleri ile bir bütünlük sağlamaktadır. Bu bölüm, aynı zamanda Opera Meydanı’nı gören balkonları da içerisinde barındırmaktadır. 

Gösterişli bir iç mekan tasarımına ve Avrupa’nın en büyük sahnesine sahip olmasına rağmen Palais Garnier, tamamlanamamış bir projedir. Bunun en büyük sebebi ise bütçenin Charles Garnier’in tasarımı için yeterli olmamasıdır. 7 milyon franktan fazlaya mal olan Palais Garnier, mekanı zamanında inşa edilen en pahalı bina yapmaktadır. 

Palais Garnier, haftanın 7 günü boyunca 10.00 ile 16.30 saatleri arasında ziyaret edilebilmektedir. Yaz döneminde 10.00 ile 18.15 saatleri arasında açık olan opera binası; 1 Ocak, 1 Mayıs ve 25 Aralık tarihlerinde ise kapalıdır. Sergi dönemlerinde giriş ücretleri 14, diğer günlerde ise 12 eurodur. İndirimli bilet ücretleri de 10 euro olarak belirlenmiştir.

Sevdiklerinizle Paylaşın

Fransa Vizesi

Fransa’yı ziyaret edecek olan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının ilk olarak Schengen vizesine başvurmaları gerekmektedir. 2022 yılı itibariyle 80 euro olarak belirlenen vize harç ücreti konsolosluklara yatırılmaktadır. Ayrıca başvuru yapacak olan kişinin mutlak suretle ikamet adresinin yetki alanında bulunduğu konsolosluğu tercih etmesi gerekmektedir. Aksi halde vize başvurusu geçersiz olacaktır.

Sıkça Sorulan Sorular

Club Zonal Sinchi Roca nerededir?

Club Zonal Sinchi Roca, Peru’nun Lima şehrinde yer almaktadır. Lima’nın Comas Bölgesi’nde bulunan bu park, eğlenceli aktiviteleriyle ünlüdür.

Parkın içerisinde hangi aktiviteler vardır?

Yüzme, futbol, voleybol, tenis gibi sporların yanı sıra bisiklet sürmek ve piknik yapmak  için de alanlar bulunmaktadır. Ziyaretçiler bu parkta, oldukça eğlenceli zamanlar geçirebilmektedir.