2024 Gezilip Görülmesi Gereken Kültürel Yerleri

Oslo Opera Binası; 1999 yılında yapılan yarışma sonucunda, mimar Snohetta’nın kazanmasıyla birlikte 2000-2008 yılları arasında inşa edilmiştir. Yapı, her yıl 300’den fazla etkinlik gerçekleştirmekte ve 250.000’den fazla kişiyi ağırlamaktadır. Etkinliklerin yanı sıra binanın mimari yapısı da pek çok ziyaretçinin ilgisini çekmektedir. Ödüllü mimari yapının dünyada eşi benzeri yoktur.

10 bin yıldan fazla bir süre önce, buzulların erimeye başlamasıyla oluşan Preikestolen, fiyortların dağ yamaçlarından bütün blokları yavaşça keserek, dağ yarıklarından geçmesiyle oluşmuştur. Devasa toprak ve kaya blokları hareket eden buzul tarafından taşınırken, geriye veda hediyesi olarak doğanın en etkileyici yapılarından Preikestolen’ı armağan etmiştir. Günümüzde, Preikestolen platosu adeta bir bıçakla oyulmuş gibi görünmektedir ve bu kaya oluşumunun kıyısındaki Norveç manzarası büyüleyicidir. Norveç’e giden her turistin ziyaret listesine ekleyip, görmesi gereken müthiş bir lokasyondur.

Dünya kültürlerine ait farklı eserlerle ve canlı yaşamlarına ait fosillerle birlikte 40 galeri ve 6 milyondan fazla parçayı barındırarak, Royal Ontario Müzesi dünyadaki en büyük müzelerden birisidir. Resimlerin, heykellerin ve özel tasarım ürünlerinin sergilendiği galerileri ile de sanatın merkezi konumundadır. Alüminyum ve cam dış mimarisi itibari ile ‘’Kristal’’ olarak da adlandırılmaktadır.

Danimarka’nın en gözde turistik noktalardan birisi olarak bilinen Nyhavn, Kopenhag’da eğlencenin merkezi olarak nitelendirilmektedir. Ev sahipliği yaptığı renkli evleri ve hemen yanı başındaki denizi ile kartpostalları andıran bir görünüme sahiptir. Yıl boyunca birçok insanın ziyaret ettiği Nyhavn, hemen her türlü imkana sahip bir turizm merkezidir.

Moskova Kremlini, Rusya’nın en eski bölümüdür. Üçgen biçimine sahip olan yapı, geçmiş dönemlerde çarların yaşadıkları yer iken, günümüzde Rusya Devlet Başkanı Malikanesi olarak kullanılmaktadır. Dünya UNESCO Miras Listesi içerisinde de yer alan bu önemli yapı, yerli ve yabancı turistler tarafından oldukça yoğun ilgi gören bir yerdir.

Amerika Birleşik Devletleri’nin New York City şehrinde bulunan Greenwich Village, kentin en ünlü lokasyonlarından biridir. Bohem köklerine sadık kalmış ve gerçek bir mahalle tarzında birbirini izleyen belirli bir düzende yapılmış seçkin konutlardan oluşmaktadır. Eski tarzından hiçbir şey kaybetmeden günümüze kadar ulaşmayı başarmış olan bölge; ziyaretçilerine vakit geçirebilecekleri birçok farklı mekân ve imkan sunmaktadır.

King’s Landing Dubrovnik, Game of Thrones’un pek çok sahnesinin çekildiği önemli bir merkezdir. Eski bir kent yapısına sahip olan kentin dizinin dokusu ile uyumlu olması sayesinde kent yeniden çekici hale gelmiştir. King’s Landing Dubrovnik her sezon ziyarete açıktır.

Sponza Sarayı, Dubrovik’in en popüler saraylarından biridir. Günümüzde şehir arşivi olarak kullanılan saray geçmiş tarihlerde gümrük idaresi, darphane, cephanelik, hazine, banka ve okul gibi çeşitli kamu işlevlerine ev sahipliği yapmıştır. 1522’de inşası biten saray ilk halini korumaya devam etmektedir.

Argo-Saronik Adaları içerisinde yer alan ve Atina’ya en yakın adalardan biri olan Poros Adası, berrak suları ve saten yumuşaklığındaki kumlarıyla sakin ve kaliteli birkaç gün geçirmek isteyen turistleri en güzel şekilde ağırlama potansiyeline sahip bir ada olarak kendisinden söz ettirmektedir.

Trevi, Roma’nın ünlü bir semtidir. Roma’nın tarihi yedi tepesinden biri olan Quirinale ve İtalyan devletinin başkanlık sarayını da içine alan bir bölgedir. Trevi Çeşmesi, Palazzo del Quirinale, Aqua Virgo, Piazza Barberini gibi dünyaca ünlü cazibe merkezlerine ev sahipliği yapmaktadır. Tarihi dokusu ve her yaştan ziyaretçiye hitap eden cazibe merkezleri ile Trevi turistleri çeken bir yerdir.

Ostia İtalya’nın Roma kentine bağlı antik bir liman şehridir. Roma’nın önemli bir arkeolojik sit alanı olarak kabul edilmektedir. Akdeniz kıyısındaki Ostia Antik Kenti, tiyatrosu, antik limanı, hamamları gibi birçok tarihi yapıya ev sahipliği yapmaktadır. Serin suları, plajı ile de ziyaretçilere deniz tatili yapma olanağı sunan Ostai görülmeye değer bir rotadır.

Shakespeare and Company, Paris’te Notre-Dame Katedrali’nin hemen karşısında yer alan bir kitabevidir. İlk olarak 1951 yılında hizmete açılan Shakespeare and Company, Fransa’nın en eski kitabevi olarak bilinmektedir. George Whitman tarafından açılmış ve ismini 1956 yılında Slvyia Beach’in yazdığı Shakespeare and Company eserinden almıştır. Kitabevinin ismi değiştirilene kadar Le Mistral adı kullanılmıştır. Ağırlıklı olarak İngilizce ve İngiliz edebiyatı eserlerinin yer edindiği kitabevinde Fransızca eserler için de belirli bir bölüm ayrılmıştır.

Saint-Denis Bazilikası, Fransa’nın başkenti Paris’te yer almaktadır. Tarih sahnesine MS 250 yılında katılan bazilika, günümüzde bir katedral olarak nitelendirilmektedir. Bünyesinde monarşiye ait 43 kral, 32 kraliçe ve 10 hizmetçinin mezarına ek olarak başpiskoposlara ait dini kıyafetler ve kraliyet tacı da yer almaktadır.  Bunların yanı sıra heykeller ve anıtsal mezarlar ile heykel müzesi görevi de üstlenmektedir.

Dünyanın en ünlü modern ve çağdaş sanat müzelerinden biri olan Solomon R. Guggenheim Müzesi, Amerika’nın New York şehrinde yer almaktadır. 1959 yılında ziyarete açılan müzenin tasarımı Frank Lloyd Wright’a aittir. Müze içerisinde New Yorklu zengin bir ailenin çocuğu olan Solomon R. Guggenheim’in topladığı avangart sanatçıların eserleri sergilenmektedir. Küçük bir sanat galerisi olarak başlayan müze, günümüzde 6000’den fazla kalıcı eseri bünyesinde barındırmaktadır. Bunun yanı sıra müze içerisinde geçici sergilerde düzenlenerek eser sayısında sürekli bir artış olmaktadır.

Seagram Binası, New York’a bağlı Park Avenue sınırlarında bulunan bir gökdelendir. 38 katlı ve 157 metre yüksekliğindeki bina, 1958 yılında tamamlanmıştır. İşlevselci estetiğin en güzel örneklerinden biri ve modernizmin bir başyapıtı olarak değerlendirilmektedir. 2006 yılında ABD Ulusal Tarihi Yapılar Listesi’ne eklendikten sonra binada yapılan restorasyon çalışmaları, yapıldığı tarih olan 1958 yılındaki ilk haline göre yeniden oluşturulmuştur. Seagram Binası’nın büyük bir bölümü ofis olarak kullanılmaktadır. Fakat turistler restoranında yemek yiyebilmekte ve lobisini ziyaret edebilmektedir. 

İngiltere’nin en büyük 16. köprüsü olan Millennium Köprüsü, ülkenin başkenti Londra’da sadece yayaların kullanabileceği bir köprü olarak hizmet vermektedir. Tek gövdeli ve yay şeklindeki iki kemeri ile dikkatleri çeken bu köprü, gemilerin Thames Nehri’ndeki geçişine olanak sağlayan açılır kapanır bir sisteme sahiptir. Nehirdeki çöpleri yan yırtmaçlarına aktararak şehirdeki çevre temizliğine katkı sağlayan Millennium Köprüsü, yıl boyunca yerel halktan ve bölge turistinden oluşan çok sayıda yayaya ulaşım hizmeti sunmaktadır. Merkezi konumu sayesinde ziyaretçilere güzel bir Londra manzarası sunan köprü, Globe Theatre, St Paul Katedrali, Tate Modern gibi cazibe merkezlerine oldukça yakındır. Işıklandırma sistemi sayesinde geceleri ayrıca güzel bir görünüme sahip olan köprü, Birleşik Krallık’ta oldukça önemli bir yere sahiptir.

Sular ve köprüler şehri Venedik’i ortadan ikiye bölen Büyük Kanal, ziyaretçilerine 800 yıllık bir tarihe tanıklık etme olanağı sunmaktadır. Bu ziyarette birçok farklı kilise, saraylar ve müzeler görülebilmektedir. Kanal ziyaretinde yüzen bir şehirdeki hayatın nasıl aktığı görülmektedir. Böylelikle ziyaretçiler, farklı kültürlerin farklı yaşamlarına şahit olmaktadır.

Dükler Sarayı, Venedik Cumhuriyeti’nin tarihini ve Gotik, Rönesans, Bizans mimarisini gözler önüne sermektedir. Her detayı ünlü Venedikli ustalarca işlenmiş olan Dükler Sarayı’ndaki her eser ise bir mesaj vermektedir.

Torcello Bazilikası, İtalya’nın Venedik şehrinin kuzeyinde yer alan Torcello Adası’nda bulunmaktadır. Işıltılı mozaiklerle ve Son Yargı tasviri ile süslenmiş duvarları ile oldukça popülerdir. Her yıl çok sayıda turistin ilgisini çeken yapı ortaçağdan kalma eserler içermektedir.

Torre Agbar, İspanya’nın Barselona şehrinde yer alan yapısıyla, görünümüyle dikkat çekmekte ve de turistlerin ziyaretine açık olmasa da, binayı görmek için gelen turistler tarafından oldukça fazla ziyaret edilen binalardan biri olarak bilinmektedir. Diğer gökdelenlerin aksine farklı bir şekli olması nedeniyle de oldukça dikkat çeken bir yapıdır. Jean Nouvel tarafından tasarlanan ve yapımı 7 yıl süren bu bina Barselona’nın önemli yapılarındandır.