2024 Gezilip Görülmesi Gereken Kültürel Yerleri

Heykeltıraş Phidias MÖ 447-432 yılları arasında yaptığı eserinde Tanrıça Athena’nın Perslere karşı kahramanlığını ve galibiyetini anlatmıştır. Başta fildişi ve altın olmak üzere pek çok değerli taşla bezenmiş olan ihtişamlı eser, yangın ve güvenlik tedbirlerinin yetersizliği gibi faktörlerden dolayı öz halini yitirmiştir. Belli başlı eksiklikleri olan eserin bir replikası da 5€ ücretle her cumartesi Akropolis Müzesinde sergilenmektedir.

Efteling, Hollanda’nın en büyük ve dünyanın en eski tema parklarından biridir. Kaliforniya’daki orijinal Disneyland parkından iki kat daha büyüktür ve her yıl parka yaklaşık 5 milyon ziyaretçi gelmektedir. 2017’de Disneyland Paris ve Europa-Park’ın ardından Avrupa’da en çok ziyaret edilen üçüncü tema parkı olmuştur. Ziyaretçilere farklı deneyimler sunan park, her yaşa özgü aktivitelere sahiptir.

Hollanda’nın başkenti Amsterdam’da şehrin sanatsal dokusunu, yüzyılları kapsayan kültürel ve çağdaş tasarımlarının birleşimini kapsayan Stedelijk Müzesi 1870’lerden günümüze uzanan geniş bir tarihe ve sanat koleksiyonuna sahiptir. Müze, 19. yüzyılda yapılan müze binasının uğradığı restorasyon çalışmalarıyla modern ve geniş bir nitelik kazanmıştır. Görkemli mimarisi ve geniş sergi salonları ile dikkat çeken Stedelijk Müzesi, sanat severler için şehrin vazgeçilmez merkezlerindendir.

Rembrandt Evi Müzesi, sanat tarihinde önemli bir yere sahip olan ünlü ressam Rembrandt’ın yaşam alanının, resim atölyesinin ve sanatçı yönüne dair geniş perspektifli yansımalarının yeniden yapılandırıldığı bir müzedir. Müze, sanatseverler için kusursuz bir gravür koleksiyonu başta olmak üzere birçok resim ve obje sergisine ev sahipliği yapmaktadır.

Geleneksel kentsel binaların yanında nefes kesici yeni mimarisi ile yükselen Kunsthaus Graz, tarihi şehir merkezinin çatıları arasında gizemli bir mavi balon gibi süzülmektedir. Yaratıcıları tarafından ‘’Dost Canlısı Uzaylı’’ olarak adlandırılan büyüleyici sanat galerisi, sergilenen eşsiz parçaları ve sık sık güncellenen yeni temaları ile ziyaretçileri kendine çekmektedir.

Halkidiki Yarımadası’nda bulunan Afitos, yüzyıllarca farklı toplumlara ev sahipliği yapmış bir köydür. İçerisinde barındırdığı halkın Afitos’a bıraktığı tarihi eserler, günümüzde birçok turistin dikkatini çekmektedir. Tarihi yapısından ödün vermeyerek günümüz koşullarına da ayak uydurabilen bir tatil beldesi olan Afitos, yerli ve yabancı pek çok kişinin ilgisini çekmektedir.

Antik Thera, Yunanistan’da bulunan Santorini Adası’nın başkentidir. Kent, sahip olduğu doğal güzellikler ve tarihiyle adanın cazibe merkezlerinden biri haline gelmiştir. Kent, 12 kasabaya sahip olduğu için ziyaret edilecek yerlerin çeşitliliği de fazladır. Thera’nın merkezi Mesa Vouno Dağı’na kurulduğu için kent, eşsiz bir manzaraya da sahiptir.

Yunanistan’ın Santorini Adası’nda ressam ve heykeltıraş olan Yorgos Kypris’in açtığı Mati Sanat Galerisi, içerdiği sosyal mesajla insanların dikkatini çekmektedir. Eserler, insanların doğaya karşı sorumluluklarını hatırlatmaktadır.

Alman ekspresyonizminin özelliklerini taşıyan Einstein Kulesi, Potsdam’da bulunmaktadır. 1917 yılında Eric Mendelsohn tarafından tasarlanmıştır. 1919 ve 1921 yılları arasında gerçekleşen bağış kampanyası sonrasında inşasına başlanan kule, 1924 yılında faaliyete geçmiştir. Dünyanın en önemli gözlemevlerinden biri olan Einstein Kulesi İkinci Dünya Savaşı’nda büyük zarar görmüştür. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra faaliyetlerini sürdüremeyen Einstein Kulesi, 1997 yılında iki yıl sürecek bir restorasyona sokulmuştur. İnşasının 75. Yıl dönümüne tekabül eden 1999 senesinde faaliyetlerine tekrar başlayan kule günümüzde araştırmacılara ve ziyaretçilere açıktır.

İsviçre’ye bağlı Cenevre şehrinde yer alan St. Pierre Kilisesi, 6. yüzyıldan kalma bir bazilikanın üzerine 1160 ile 1252 yılları arasında inşa edilmiştir. Kilise, 16. yüzyılda John Calvin önderliğinde reform hareketlerine araç olarak kullanılmıştır. Reformu kabul eden halk kiliseye gelerek içinde yer alan sunak ve süslemeleri yıkmıştır. Bu zamandan sonra kilise reform kilisesi olarak devam etmiştir. Kilisenin iki uzun kulesi ve zeminde yer alan sit alanı ziyaretçilerin ilgisini çekmektedir.

Şafak Tapınağı, 70 metre yüksekliğinde Budistlerin ibadet için turistlerin ise bu kültürü daha yakından görmek için ziyaret ettiği bir mekândır. Bu tapınak şafak vaktinde cam ve Çin porseleni ile kaplı olduğu için parlamaktadır. Turistlerin ziyaretlerinin en büyük nedeni bu parıltıyı görmektir.

Ada Ciganlija Sava Nehri’nin bir parçasının göl olmasıyla birlikte gelişmeye başlamış bir yerleşim yeridir. 1821 yılında devlet mülkü olarak ilan edilen ada Avrupa’nın en büyük plajı olan Sava Gölü’ne sahip olmaktadır. Günümüzde en çok yaz aylarında ziyaret edilen sevimli ada en çok spor dalları açısından gelişmiştir.

Ivo Andric Müzesi 1892 yılında Bosna-Hersek’te doğmuş olan adını aldığı meşhur yazarın kişisel eşyalarını bulundurmaktadır. Diplomatik görevler üstlenmiş olan Ivo Andric aynı zamanda oldukça önemli bir edebiyat sanatçısıdır. Nobel Ödülü kazanmış olan meşhur yazarın müzesi ise kendine ait evinde hayata gözlerini yumduktan bir yıl sonra yani 1976 yılında açılmıştır.

1870 yılında açılmış olan bu meşhur caddenin tarihi Eski Roma dönemine değin dayanmaktadır. Bir su yolu olarak kullanılmaya başlanan bu cadde günümüzde kültür merkezi haline gelmiştir. Tarihi yapıları ve bulundurduğu diğer dükkanlar, mağazalar sayesinde popülarite kazanmış olan Knez Mihailova Caddesi her yıl binlerce ziyaretçi ağırlamaktadır.

Gazi Hüsrev Bey Camii, Bosna Hersek’in Saraybosna şehrinin simgesidir. Osmanlı mimarisini en iyi şekilde anlatan camilerden bir tanesi olmasının yanı sıra Mimar Sinan’ın da en başarılı yapıtlarından bir tanesidir. Ziyaretçilere hem caminin içi hem de bahçesindeki kültürel öğeler ile misafirperver bir karşılama sunulmaktadır.

Üsküp’e 15 km uzaklıktaki Vodno Dağı’nda yer alan Milenyum Haçı, bölgedeki St. Paul’un İncil pasajlarını onurlandırmak için inşa edilmiştir. Dünyanın en büyük haçlarından bir tanesi olma özelliğine sahip olan Milenyum Haçı, Özgürlük Anıtı’ndan bile daha yüksek olmasıyla bilinmektedir.

7 Macar krallığını sembolize eden 7 uzun kulesi ile Balıkçı Tabyası, taş duvarları ve ilgi çekici mimarisi ile Budapeşte’nin en ikonik yapılarından birisidir. Şehre en güzel kuşbakışı yapabileceğiniz ve panoramik fotoğraflar yakalayabileceğiniz bu kalede; geniş meydanı, çevresindeki ünlü pek çok kafe ve restoranı ile gününüzü keyifle geçirebilirsiniz.

Zamanında iki ayrı şehir olan Buda ve Peşte’yi birbirine bağlayan Zincir Köprü; yapıldığı dönemde bir mühendislik harikasıdır ve günümüzde ise turistleri görkemli duruşu ile etkilemektedir. Girişlerindeki aslan heykelleri, tarihi dokusu ve sahip olduğu etkileyici şehir manzarası ile Budapeşte’yi ziyaret ettiğinizde mutlaka uğramanız gereken yerlerden birisidir.

Adını, Azerbaycan’ın önemli devlet adamı ve eski cumhurbaşkanından alan Haydar Aliyev Center, Bakü’nün en kapsamlı kültür merkezlerinden biridir. İçerisinde müze, kütüphane, kafe, konser ve konferans salonu gibi birçok farklı tesisi barındıran kültür merkezi; mimari tasarımı ile de ülkenin özgür geleceğini temsil etmektedir.

Kuzey Avrupa’nın en büyük ikinci Gotik Katedrali olan York Minster, İngiltere’nin York yerleşkesinde bulunmaktadır. Yılda 2 milyon turistin ziyaret ettiği katedralde Ortaçağ’dan kalma vitray taş işçiliği dikkat çekmektedir. Günümüzde ibadetin devam ettiği katedralde İsa Peygamberin hayat öyküsünü anlatan işlemeler yoğun ilgi görmektedir.